Blog

Tarih Boyunca Çevre Antlaşmaları

İklim krizi, çevre kirliliği, biyolojik çeşitliliğin azalması gibi durumlar büyük çevresel sorunları beraberinde getiriyor. Bu gibi sorunların önüne geçmek ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak içinse tüm ülkelerin alması gereken birtakım sorumluluklar bulunuyor. Birleşmiş Milletler’in kurulduğu tarihten bu yana çeşitli ülkeler bir araya gelerek çevresel sorunlarla mücadele etmek için ortak çalışmalar yürütüyor. İmzalanan anlaşmalarsa küresel iş birliğini güçlendirmeyi hedefliyor. Gelin, tarih boyunca yapılmış olan çevre antlaşmalarını ve bu anlaşmaların önemini birlikte inceleyelim.

Çevre Anlaşmalarının Amacı

Uluslararası çevre anlaşmaları, gerek çevresel etkileri gerek politik ve ekonomik sonuçlarıyla dikkat çeken anlaşmalardır. Bu anlaşmaların amacı, çevrenin korunması için bireylerin ve şirketlerin çevre üzerindeki etkilerini düzenlemek ve yönetmektir. Bu tür anlaşmaların hükûmetler arasında yapılması, onların uluslararası niteliğe sahip olmasını sağlar. Bazı anlaşmalar yalnızca iki hükûmet arasında yapılırken bazı anlaşmalarsa ikiden fazla hükûmetin katılımıyla imzalanabilir. İmzalanan çevre anlaşmaları genellikle çevre kirliliği, iklim krizi, tehdit altında olan türler, tatlı su kaynakları, habitatlar, okyanuslar ve enerji verimliliği gibi konularla ilgilidir.

Uluslararası anlaşmalara ülkelerin belirlediği temsilciler katılır. Her temsilci hazırlanan anlaşmaların şartlarını kabul ederek imzalar ve ülkelerini bu anlaşmaların taraflarından biri hâline getirir.

1. Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı (Stockholm Konferansı 1972)

Stockholm Konferansı olarak da bilinen Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı, 1972 yılında İsveç’in Stockholm kentinde düzenlenen uluslararası bir konferanstır. Birleşmiş Milletler’in uluslararası çevre sorunlarına dair ilk büyük konferansı olarak bilinen Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı, uluslararası çevre politikaları geliştirilmesine dair önemli adımlardan biri olarak kabul edilir. Ayrıca Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) kuruluşu da Stockholm Konferansı’nın önemli sonuçlarından biridir.

Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı, çevrenin korunmasını kritik bir konu olarak masaya taşıyan ilk konferans olma özelliği taşır. Konferansa katılım sağlayan ülkeler Stockholm Deklarasyonu ve İnsan Çevresi Eylem Planı da dâhil olmak üzere çevrenin güçlü bir şekilde yönetilebilmesi için çeşitli ilkeleri kabul etmiştir.

26 ilkeden oluşan Stockholm Bildirgesi, çevre sorunlarını diğer tüm uluslararası sorunlar arasında üst sıralara taşımıştır. Bunun yanı sıra sanayileşmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki ekonomik dengenin nasıl kurulması gerektiği, hava ve su kirliliğiyle insanların refah içinde yaşaması arasındaki bağlantı gibi konularda önemli bir diyalog ortamı oluşturmuştur.

2. Montreal Protokolü (1987)

Montreal Protokolü, ozon tabakasını incelten maddelerin üretimini ve tüketimini kademeli olarak azaltarak stratosferik ozon tabakasını korumak için yapılan küresel bir anlaşmadır. Montreal Protokolü, dünyadaki tüm ülkelerin katılımıyla evrensel onay almış olan nadir anlaşmalar arasında yer alır. 1987 yılında tamamlanan ve bir iş birliği modeli olarak ozon tabakasının incelmesinin nedenlerini ve etkilerini araştıran bu protokol, ozon tabakasına ilişkin sorunların varlığını kabul eden uluslararası bir anlaşma olarak ortaya konmuştur.

3. Rio Deklarasyonu ve Gündem 21 (1992)

Gündem 21, Rio Çevre ve Kalkınma Bildirgesi’nin eylem planı olarak bilinir. Bu eylem planı dünyanın gelecek yüzyıla hazırlanabilmesi için günümüzün kritik sorunlarını ele almak amacıyla oluşturulmuştur. Hükûmetlerin ve Birleşmiş Milletler sisteminin örgütlerinin de dâhil olduğu Gündem 21, insanların çevre üzerinde olumsuz etkilerinin bulunduğu tüm alanlarda küresel, ulusal ve yerel çapta yapılacak olan eylemlerin kapsamlı bir planıdır.

Çevre ve Kalkınma Rio Bildirgesi ve Ormanların Sürdürülebilir Yönetimi İlkeleri Beyanı, 1992 yılında Rio de Janeiro kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda 178 ülke tarafından kabul edilmiştir.

4. Kyoto Protokolü (1997)

Kyoto Protokolü, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne bağlı olan uluslararası bir anlaşmadır. 1997 yılında kabul edilen ve 2005 yılında yürürlüğe giren bu protokolün en önemli özelliği, sera gazı emisyonlarını azaltma konusunda yasal bağlayıcılığı olan tek anlaşma olmasıdır. Kyoto Protokolü’nün bir diğer önemiyse emisyon izinlerinin ticaretine dayalı esnek piyasa mekanizmalarının kurulması olarak gösterilir. Kyoto Protokolü’ne göre ülkelerin ilk hedefi sera gazı emisyonlarının azaltılması için ulusal önlemler almak olmalıdır.

Kyoto Protokolü’nde yer alan maddeler, sera gazı azaltımının uygun maliyetlerle gerçekleştirilebileceği gelişmekte olan ülkelerde başlamasını teşvik eder. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerde yeşil yatırımın teşvik edilmesi ve sera gazı emisyonlarını güvenli düzeyde tutmak için özel sektörün sürece dâhil edilmesi gibi faydalar sağlar.

Kyoto Protokolü ülkelerin hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırmak için piyasa temelli üç farklı mekanizma sunar. Bu mekanizmalar şunlardır:

  • Uluslararası Emisyon Ticareti: Yedek emisyon birimleri bulunan ülkelerin kendilerine izin verilen miktardan daha az sera gazı emisyonu üretmesi durumunda artan emisyonları sera gazı emisyon üretimi hedeflerinin üzerine çıkan ülkelere satmasına izin veren bir ticaret sistemidir.
  • Temiz Kalkınma Mekanizması: Emisyonlarını azaltma taahhüdünde bulunan ülkelerin gelişmekte olan ülkelerin sınırlarında bir emisyon azaltma projesi yürütmelerine olanak tanıyan bir mekanizmadır.
  • Ortak Uygulama: Kyoto Protokolü’ne taraf olan ülkelerin taahhütlerini yerine getirebilmesi için uygun maliyetli ve esnek bir yol sunan bu mekanizma, tarafların yabancı yatırımdan ve teknoloji transferinden yararlanmasına olanak sağlar.

5. Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi (2002)

Gündem 21’in uygulanmasına ilişkin esaslar ve Rio ilkelerine ilişkin olan taahhütler, 2002 yılında Güney Afrika’nın Johannesburg kentinde düzenlenen Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde (WSSD) kontrol edilmiştir. Bu zirveye yüzün üzerinde devlet ve hükûmet başkanının yanı sıra on binlerce hükümet temsilcisi ve sivil toplum kuruluşu katılmıştır. Müzakereler günlerce sürmüş ve sonucunda su, enerji, sağlık, tarım ve biyolojik çeşitlilik gibi konularda önemli kararlar alınmıştır. Zirveden çıkan sonuçlardan bazıları şunlardır:

  • Enerji arzının çeşitlendirilmesi ve yenilenebilir enerji kaynaklarının küresel enerji arzına eklenmesi ihtiyacı vurgulanmıştır.
  • HIV ve AIDS ile mücadele kapsamında verilen taahhütler yeniden teyit edilmiştir.
  • Genetik kaynakların kullanılmasından doğan faydaların adil şekilde paylaşılmasını sağlayacak uluslararası bir rejimin kurulması çağrısında bulunulmuştur.
  • Yoksulluğun ortadan kaldırılması için uluslararası bir dayanışma fonu kurulması kararı alınmıştır.

6. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı (Rio+20)

1992 yılında gerçekleştirilen Rio Konferansı’nın 20. yıl dönümünde, 20-22 Haziran 2012 tarihleri arasında Rio de Janeiro’da Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı (Rio+20) düzenlendi. Zirve sonucunda, kalkınma sürecine rehberlik edecek “İstediğimiz Gelecek” adlı bir sonuç belgesi onaylandı. Konferansta ayrıca yeşil ekonomi politikalarına ilişkin yenilikçi kılavuz ilkeler kabul edildi ve sürdürülebilir kalkınmanın finansmanına ilişkin uygulamalar başlatıldı. Konferansa katılan ülkeler, sürdürülebilir tüketim ve üretim kalıplarına ilişkin 10 yıllık bir program çerçevesi kabul etti. Enerji, gıda güvenliği, şehirler ve okyanuslar da dâhil olmak üzere belirli alanlarda ileriye dönük kararlar alındı.

7. Paris Anlaşması (2015)

Paris Anlaşması, iklim kriziyle mücadelede yasal açıdan bağlayıcılığı bulunan uluslararası bir anlaşmadır. Bu anlaşma, 2015 yılında Paris’te düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda (COP21) kabul edilmiş ve 2016 yılında yürürlüğe girmiştir. Paris Anlaşması’nın başlıca hedefleri şunlardır:

  • Küresel sera gazı emisyon miktarının azalmasını sağlamak için imzalanan Paris Anlaşması’nın en temel hedefi, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelere göre 2°C aşağıda tutmaktır. Bir diğer hedefse sıcaklık artışını sanayi öncesi var olan seviyelerin 1,5°C üzerinde sınırlamaktır. Bu sayede iklim değişikliğinin olumsuz etkileri azaltılabilir.
  • Anlaşmanın amacına ve uzun vadeli hedeflerine ulaşmak için olan toplu ilerleme düzenli aralıklarla değerlendirilecektir.
  • Gelişmekte olan ülkelerde iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek, dayanıklılığı güçlendirmek ve küresel ısınmanın etkilerine uyum sağlama yeteneklerinin geliştirilmesini sağlamak için maddi destek sağlanacaktır.

Sürdürülebilir Bir Şirket Olma Yolunda QuickCarbon Yanınızda!

Tüm bu uluslararası çevre anlaşmaları ülkelerin sahip oldukları doğal kaynakların korunması, iklim kriziyle mücadele edilmesi ve çevresel sürdürülebilirliğin devamlılığı için kritik öneme sahiptir. Bu tür anlaşmalarda anlaşmanın tüm taraflarının koymuş oldukları hedeflerle ilgili sorumluluklarını yerine getirmeleri ve attıkları adımları raporlamaları gerekir.

İşletmenizi sürdürülebilir bir hâle getirmek istiyorsanız QuickCarbon sizinle! Kullanıcı dostu bir yazılım olan QuickCarbon, işletmelerin kurumsal karbon ayak izlerini ISO 14064-1:2018 Standardı ve GHG Protokolü kapsamında hesaplar ve raporlar. QuickCarbon ile yeni emisyon azaltım stratejileri belirleyerek şirketinizin oluşturduğu karbon emisyonunu azaltabilir, dilediğiniz zaman uluslararası geçerliliğe sahip raporlar oluşturabilirsiniz. Siz de kullanıcı dostu bir yazılım olan QuickCarbon hakkında detaylı bilgi almak ve demo talebinde bulunmak isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz.