Blog

Ana Sayfa   |   Blog   |   Biyoçeşitlilik Nedir?

Biyoçeşitlilik Nedir?

Gezegenimiz, olağanüstü bir yaşam çeşitliliğine sahip ve yaşayan tüm canlılar bir şekilde birbirleriyle bağlantılıdır. Hatta dünyamızın biyoçeşitliliği öylesine zengindir ki bazı türler henüz keşfedilmemiştir. Ancak, insan faaliyetleri nedeniyle pek çok canlı türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Yani gelecekte biyoçeşitliliğin artma ihtimali risk altında gibi görünüyor.

Biyoçeşitlilik Nedir?

Biyoçeşitlilik, dünya üzerindeki yaşam çeşitliliğini tanımlamak için kullanılan bir terim. Herhangi bir bölgede veya ekosistemde yaşayan insan, hayvan, bakteri, bitki ve mantar dâhil olmak üzere her canlıyı içine alır. Bilim insanlarının yaptığı araştırmalar sonucunda yaklaşık 1.2 milyon tür tespit edilmiş ve tanımlanmıştır. Bunların büyük bir kısmını böcekler oluşturur. Bununla birlikte dünyada 8.7 milyon yaşam çeşitliliğinin var olduğu tahmin ediliyor. Yani bugüne dek dünya üzerinde yaşayan türlerin yalnızca küçük bir kısmı keşfedildi ve geriye kalan büyük kısmı bugün hâlâ keşfedilmeyi bekliyor.

Biyoçeşitlilik; genetik, tür ve ekosistem çeşitliliği olmak üzere üç grupta incelenir. Bunlara yakından bakalım:

  • Bir tür içerisinde yer alan canlıların genetik yapılarındaki farklılıklar, genetik çeşitlilik içerisinde incelenir. Aynı tür içerisindeki canlılar bulundukları çevreye uyum sağlayarak hayatta kalır. Bu canlıların farklı coğrafyalarda hayatta kalabilmek için farklı genetik özellikler geliştirmesi, genetik çeşitliliğe örnek gösterilebilir.
  • Belirli bir ekosistemde bulunan türlerin çeşitliliği ve sayısı, bu kategoride incelenir. Bir ormandaki ağaç türleri ya da bir mercan resifindeki balık türleri, tür çeşitliliğine örnek gösterilebilir.
  • Ekosistemler; bitki, hayvan gibi canlıların yanı sıra su hava, mineral gibi cansız varlıklardan da oluşur. Örneğin, tropikal ormanlar ve mercan resifleri birer ekosistemdir.

Yeryüzündeki biyoçeşitliliğin tüm seviyelerde incelenmesi; yaşamı sürdüren evrimsel koşulların, ekolojik ve kültürel süreçlerin daha iyi anlaşılması açısından önemlidir.

Biyoçeşitlilik Neden Önemli?

Biyoçeşitliliğin azalmasının pek çok olumsuz etkisi var ve bu azalma riski daha önce hiç olmadığı kadar ciddi seviyeye gelmiş durumda. Bunun en büyük nedenlerinden biri, insanlığın doğal kaynakları sınırsızmış gibi kullanması ve biyoçeşitliliğin korunması adına gerçekten yapıcı adımlar atmaması. Peki, biyoçeşitlilik neden önemli?

Ekosistemlerin Üzerindeki Etkileri

Ekosistemlerden yalnızca birini kaybetmek, gezegen açısından büyük bir felakete yol açmaz fakat ciddi sorunlar ortaya çıkarabilecek bir sürecin başlamasına neden olur. Birden fazla ekosistemin yok olması ya da ekosistemlerin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olması ise acil önlem gerektirecek kadar büyük bir sorundur. Ormanlar gibi geniş yaşam alanlarında ve metropollerde de biyoçeşitliliğin azalması, ekosistemlerin zayıflamasına yol açar. Zayıflayan ekosistemler insanların temiz su, gıda ve ilaç gibi ihtiyaçlarını karşılayamaz.

Örneğin, dünyanın en büyük mercan resifi konumunda bulunan Avustralya’daki Great Barrier Reef yaklaşık 2500 bireysel resiften oluşuyor. Bu inanılmaz ekosistem içerisinde 1500’den fazla balık türü, 400’den fazla mercan türü ve 4.000 yumuşakça türü bulunuyor. Ayrıca sayısız deniz canlısı ve kuş türü de resifte yaşıyor. Ancak deniz suyu sıcaklığının artması, aşırı avlanma, kirlilik, kıyılardaki kalkınma baskısı gibi faktörler mercan ağarması ve mercan ölümü oranlarının artmasına neden oluyor. Dolayısıyla Büyük Mercan Resifi’ndeki biyoçeşitlilik ciddi bir tehlike altına girdi. Tabii bu durum yalnızca biyoçeşitliliği etkilemekle kalmadı. Avustralya ekonomisi için ciddi bir gelir kaynağı olan turizm de olumsuz etkilendi ve bu sektörde faaliyet gösteren insanlar ihtiyaçlarını karşılayamaz hâle geldi. Kısacası bu muhteşem biyoçeşitliliğin sürdürülebilirliğini sağlamak için koruma adımlarının atılması oldukça önemli.

İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri

Doğal yaşam tahrip edildikçe biyolojik çeşitlilik bozulur ve bu durum salgın hastalık riskini artırır. Bugüne dek yayılan viral hastalıkların yaklaşık %70’lik kısmı hayvanlardan insanlara geçmiştir. Bunun en temel nedeni kalkınma projelerinin tropik ormanlara doğru derinleşmesi ve insanların yaban hayvanlarla olan etkileşiminin artmasıdır. Böylece insanların vahşi hayvanların taşıdığı hastalıklara yakalanma ihtimali artış gösterir. Nitekim COVID-19 pandemisi bunun en acı verici örneklerinden biri olarak hâlâ tazeliğini koruyor. COVID-19 pandemisi yalnızca insan hayatını tehdit eden bir bulaşıcı hastalık olarak kalmadı, küresel ekonomiye de zarar vererek toplumların refah seviyesinin düşmesine neden oldu. Sonuç olarak doğanın, ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğinin zarar görmesi insanların da sağlığının ve refahının bozulması anlamına gelir.

İklim Üzerindeki Etkileri

Biyoçeşitliliğin korunması, karbon emisyonlarının azaltılmasında önemli bir rol oynar. Örneğin, insanların neden olduğu sera gazı emisyonunun %11’lik kısmı ormanların tahrip edilmesi sonucu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla dokularında karbon depolayan bitkilerin ve ağaçların korunması, daha az sera gazı emisyonunu anlamına gelir. Ayrıca iklim değişikliği nedeniyle ortaya çıkan aşırı yağışların, fırtınaların, sel felaketlerinin durdurulması konusunda orman ve sulak alan ekosistemleri önemli bir tampon görevi görür. Conservation International tarafından 2017’de yayınlanmış olan bir çalışma 2030 yılına kadar hedeflenen karbon emisyonu azaltım miktarının %30’luk kısmının doğa tarafından karşılanabileceğini ortaya koydu.

Ekonomi Üzerindeki Etkileri

Biyolojik kaynaklar dünya ekonomisinin önemli bir kısmını oluşturur. Nitekim bugün dünya ekonomisinin en az %40’ını, yoksulların ihtiyaçlarının da yaklaşık %80’lik kısmını biyolojik kaynaklar karşılar. Bugün milyonlarca insanın geçim kaynağı biyolojik çeşitliliğe ve doğaya bağlıdır. Bu nedenle biyoçeşitliliğin korunması amacıyla gerekli adımları atmamak ve ekonomik sürdürülebilirliğin devam etmesi için yüksek biyoçeşitliliğe sahip ekosistemleri tahrip etmek, pek çok sektörde milyonlarca dolarlık kayıplara yol açabilir.

Kültür ve Kimlik Üzerindeki Etkileri

Bütün büyük dinler doğal unsurları ve türleri birer sembol olarak kullanılır. Bu durum kültürler ve ulusal kimlikler için de geçerlidir. Hatta günümüz dünyasında 142 ülkede 231 tür, resmî ulusal sembol olarak tercih edilmiştir. Fakat söz konusu 231 türün %30’luk kısmından fazlası bugün tehdit altında. Bu türlerin ortadan kalkması; dini sembollerin, kültürel anlatıların ve ulusal kimliklerin de ortadan kalkmasına neden olabilir. Bu çerçeveden bakıldığında biyoçeşitliliğin korunması aynı zamanda dini sembollerin, kültürlerin ve kimliklerin korunması anlamına da gelir.

Biyoçeşitliliği Korumak İçin Neler Yapılabilir?

Biyoçeşitliliği korumak genellikle bireysel çabalardan ziyade küresel ölçekte düşünülen bir kavram. Aslında bu bir bakıma da doğru. Çünkü küresel olarak yapılacak hamleler, biyoçeşitliliğin korunmasına ciddi katkılar sağlayabilir. Tabii bu biyoçeşitliliği korumak için bireysel anlamda yapabileceğiniz bazı şeylerin olmadığı anlamına da gelmiyor. İşte biyoçeşitliliği korumak için atabileceğiniz adımlardan bazıları:

Sürdürülebilir Tarım Uygulamalarını Benimseyebilirsiniz

Sürdürülebilir tarım uygulamalarını benimsemek, biyoçeşitliliği korumanın anahtarlarından biridir. Kimyasal kullanımını bırakıp “Entegre Zararlı Yönetimi (IPM)” gibi yöntemlere geçiş yapan çiftçiler, tüketicilere zararlı kimyasal içermeyen yüksek kaliteli ürünler sunar. Bu nedenle toprağın doğal yapısını ve verimliliğini korumak için organik tarım yöntemleri kullanmak, damla sulama ya da yağmur suyunu biriktirme gibi yöntemlerle su kaynaklarını doğru şekilde yönetmek gibi yöntemler sürdürülebilir tarım uygulamalarının devam ettirilmesine katkıda bulunur. Siz de çiftçilikle uğraşıyorsanız zararlı kimyasallardan uzak durabilir, biyoçeşitliliği koruyan tarım uygulamalarını benimseyebilirsiniz.

Arıların Korunmasına Destek Olabilirsiniz

Arılar, ekosistemlerin ve biyoçeşitliliğin devamı açısından hayati öneme sahip. Her biri pek çok bitki türünün çoğalmasında ve tarımsal üretimin desteklenmesinde önemli bir rol üstleniyor. Fakat ne yazık ki bugün arı popülasyonu ciddi anlamda tehdit altında. Oysa herkesin yapabileceği bazı küçük şeyler arı popülasyonunun yeniden çoğalmasını sağlayabilir. Bu dokunuşlardan öne çıkan adımlar şunlardır:

  • Arılara uygun bir habitat oluşturabilmek ve sürekli besin bulmalarını sağlamak adına nektar üreten kır çiçekleri dikmek,
  • Arıların kolonilerini sürdürmelerini sağlayacak arı kutuları inşa etmek,
  • Pestisit gibi zararlı kimyasalları kullanmaktan kaçınmak,
  • Arıların korunmasına yönelik toplumsal eğitim programları ve bilinçlendirme kampanyaları düzenlemek,
  • Arı kolonileri için en büyük tehdit olarak kabul edilen ve varrao akarı olarak nitelenen parazitlerle mücadele etmek.

Arıların korunması doğal dengenin de korunmasını sağlar ve gelecek nesillerin çok daha sağlıklı bir çevrede yaşama ihtimalini mümkün kılar.

Su Tasarrufu Yapabilirsiniz

Dünyamızdaki tatlı su kaynakları sınırsız değil. Ekosistemlerin ve canlı türlerinin devamlılığı da bu sınırlı su kaynaklarına bağlı. Bu nedenle yalnızca su tasarrufu yapmak bile biyoçeşitliliğin korunmasına ciddi bir katkıdır. Su tasarrufu yapmak için alabileceğiniz önlemlerden bazıları şunlardır:

  • Duş sürelerini kısaltabilirsiniz,
  • Elleri ve bulaşıkları yıkarken, diş fırçalarken suyun gereksiz akmasını engelleyebilirsiniz,
  • Duş başlıklarında ve musluklarda düşük akışlı modelleri tercih edebilirsiniz,
  • Gri su artıma sistemleri sayesinde evsel su atıklarını arıtarak bu suyu bahçe sulama gibi işlerde kullanabilirsiniz,
  • Varsa su sızıntılarını onarabilirsiniz.

Yerel Ekosistemlerin Korunmasına Yardım Edebilirsiniz

Özellikle son yıllarda yaygınlaşan açık hava etkinlikleri, yerel ekosistemlerin zarar görmesine neden olabiliyor. Bu da o bölgedeki türler için ciddi bir tehdit demek. Doğa yürüyüşleri gibi açık hava etkinliklerine katıldığınızda biyoçeşitliliği korumak için şu önemli noktalara dikkat etmenizde fayda var:

  • Doğal alanlarda kurallara uyun,
  • Yerel bitki türlerini toplamak hem bu türlerin popülasyonunun azalmasına yol açabilir hem başka canlı türlerinin beslenme düzenine zarar verebilir. Bu sebeple yerel bitki türlerine saygı gösterin,
  • Çocuklarınızı ve evcil hayvanlarınızı doğa ve biyoçeşitlilik konusunda eğitin,
  • Doğadaki atıkları toplayın ve geride çöp bırakmayın,
  • Doğal yaşam alanlarının temizlenmesi, yerel bitki türlerinin ekilmesi ve çoğaltılması gibi konularda çalışmak üzere çevre koruma kuruluşlarında çevre gönüllüsü olun.

Yerel Tarımı Destekleyebilir ve Sürdürülebilir Ürünleri Tüketmeye Özen Gösterebilirsiniz

Biyoçeşitliliği korumak için aldığınız her ürüne dikkat etmelisiniz. Çünkü bazı üreticiler ürünlerini hazırlarken biyoçeşitliliğe zarar veren adımlar atabiliyor. Faaliyetlerini aktif olarak sürdüren bazı topluluklar, satın aldığınız ürünlerin ya da hizmetlerin yaşam alanlarının yok edilmesinde katkısı olup olmadığını araştırıyor. Siz de bu gibi etiketleri takip ederek tükettiğiniz ürünlerin kaynağını sorgulayabilir ve biyoçeşitliliğin korunması noktasında bilinçli bir tüketiciye dönüşebilirsiniz.

Bunun yanı sıra yerel üreticilerden alışveriş yaparak lojistiğe bağlı karbon ayak izini azaltabilirsiniz. Yerel üreticilerden alışveriş yapmak paranın yerel ekonomide kalmasını sağladığından aynı zamanda sürdürülebilir tarım uygulamaları için de fon oluşturur.

Biyoçeşitliliği Tehdit Eden Unsurlar

Biyoçeşitliliği tehdit eden unsurlar habitatların tahrip edilmesi, iklim değişikliği, kirlilik, aşırı tüketim ve avlanma olmak üzere 5 grupta incelenir. Söz konusu tehditlerle mücadele edilmesi ve bu tehdit unsurlarının azaltılması, biyoçeşitliliğin zenginleşmesine katkı sağlayacaktır. Biyoçeşitliliği tehdit eden bu unsurları da kısaca açıklayalım:

Habitat Tahribatı

Habitat tahribatını kısaca insan faaliyetleri sonucunda doğal yaşam alanlarının zarar görmesi şeklinde açıklayabiliriz. Ekosistemlerin işleyişinin bozulmasıyla birlikte bitkilerin ve hayvanların hayatta kalma şansını da giderek azalır. Habitat tahribatına neden olan en önemli unsurlardan biriyse daha çok kentlerin büyümesine ve odun ihtiyacına bağlı olarak ormanların yok edilmesidir. Ormansızlaşmanın en can sıkıcı örneklerinden biri, Borneo ve Sumatra adalarında palm yağı üretimi için büyük orman alanlarının yok edilmesi. Bu durum özellikle orangutan gibi türlerin yaşam alanlarının daralmasına yol açtı.

Doğal yaşam alanlarının her geçen gün kentsel gelişim ihtiyaçları nedeniyle işgal edilmesi, habitat tahribatı yaratan unsurlar arasında. Hem kara hem su ekosistemini olumsuz etkileyen bu durum, sulak alanların kurumasına neden olabiliyor. Doğal yaşam alanlarının tarım alanlarına dönüştürülmesi ve madencilik faaliyetleri de yine habitat tahribatına örnek olarak gösterilebilir.

İklim Değişikliği

Küresel ısınma, ekosistemler ve biyoçeşitlilik üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Pek çok tür yaşamını belirli bir sıcaklık aralığında sürdürebilir. Sıcaklıkların bu aralığın dışına çıkması, pek çok türün yaşamını tehdit eder. Benzer şekilde ısınma nedeniyle deniz seviyesinin yükselmesi hem deniz hem kıyı ekosistemini olumsuz etkiler. Ormanlar, tuz bataklıkları ve mercan resifleri de dâhil olmak üzere pek çok ekosistem zarar görür. Deniz kaplumbağalarının yumurtlama alanlarının sular altında kalması, deniz seviyesinin yükselmesine gösterilebilecek kötü örneklerden biridir.

İklim değişikliği ekstrem hava olaylarının yaşanmasına da neden olur. Kasırga, sel, kuraklık ve orman yangını gibi doğal felaketler ekosistemlerin işleyişini bozar. Örneğin 2019 yılında Avustralya’da yaşanan ekolojik açıdan yıkıcı büyük yangınlar, milyonlarca hayvanın ölümüne ve 350 milyon ton karbondioksitin atmosfere salınmasına neden oldu. Benzer şekilde buzulların erimeye başlamasıyla kutup ayılarının yaşam alanları da ciddi şekilde daraldı.

Kirlilik

Su, hava ve toprak kirliliği biyoçeşitlilik için büyük bir tehdittir. Ağır metallerin ve kimyasalların su kaynaklarını kirletmesi sadece suda yaşayan canlılar için değil, tüm canlılar için risk oluşturur. Sanayi atıkları, madencilik faaliyetlerinde kullanılan kimyasallar bazı türlerde toksin birikmesine neden olarak üreme başarısını düşürebilir. Hava kirliliği ise asit yağmurlarına ve toksik gazlara yol açabileceğinden hem bitki örtüsüne hem su kaynaklarına zarar verir. Ayrıca bitkilerin fotosentez yapma kapasiteleri düşeceğinden orman ekosistemleri de zarar görür.

Dünyamız için en büyük tehlikelerden biri olan plastik kirliliği de özellikle suda yaşayan canlılar için ciddi bir tehdit oluşturur. Mikroplastik tüketimi nedeniyle suda yaşayan canlılar ve deniz kuşlarının hem sağlığı hem türlerinin devamlılığı tehdit altındadır.

Aşırı Tüketim

Bugün dünyamızın doğal kaynakları sürdürülebilir olmayacak seviyede tüketiliyor. Bu durumun en temel nedenleri, madencilik faaliyetleri ve kentsel gelişim gibi nedenlerle artan aşırı ağaç kesimi, tarım ve yerleşim için arazi açmaya bağlı orman alanlarının azalması ve su kaynaklarının aşırı kullanımıdır. Amazon ormanlarının ciddi oranda küçülmesi ve Aral Gölü’nün kuruması, aşırı tüketimin ciddi sonuçlarıdır.

Avlanma

Aşırı ve kaçak avlanma, pek çok deniz ve kara canlısının popülasyonunu tehlikeye atar. Örneğin, mavi yüzgeçli orkinos gibi türler aşırı avlanmaya bağlı olarak ciddi bir popülasyon kaybına uğramıştır. Belirli türlerin popülasyonunun azalması besin zinciri üzerinde de olumsuz etkilere sahip olduğundan deniz ekosisteminin işleyişini bozar. Bu da biyoçeşitliliğin zarar görmesi anlamına gelir. Benzer şekilde gergedanların boynuzları, fillerin ise dişleri için yasa dışı yollarla avlanıyor olması, bu türlerin devamlılığını da riske atar.

Daha Yaşanabilir Bir Dünya İçin Biyoçeşitliliği Korumalıyız!

Biyoçeşitliliğin korunamaması dünyanın ekolojik dengesine zarar verir. Bu durum zamanla sadece tehlikedeki türler için değil, bizim için de dünyayı yaşanamaz hâle getirebilir. Oysa hem bireysel çabalarla hem hükümetlerin alacağı önleyici tedbirlerle biyoçeşitliliği korumak mümkün. Sürdürülebilir tarım politikaları, plastik üretimini ve tüketimini en aza indirmek gibi karbon ayak izini azaltan önlemler biyoçeşitliliğin korunması için önemlidir.

QuickCarbon olarak geliştirdiğimiz kullanıcı dostu yazılımımızla kurumsal karbon izinizi 14064-1:2018 standardı ve GHG Protocol’e göre hesaplayıp raporlamanızı sağlayan bir çözüm sunuyoruz. Siz de bizimle hemen iletişime geçerek kurumsal ayak izinizi hesaplamaya başlayabilir, karbon ayak izinizi azaltmak ve biyoçeşitliliğin korunmasına destek olmak için stratejiler geliştirebilirsiniz.