Blog

Ekolojik Ayak İzi Nedir?

Tüketim alışkanlıklarının etkilerini anlamak ve sürdürülebilirliği sağlamak için sahip olunan doğal alan miktarını bilmek önemlidir. Çünkü sınırlı kaynakların haddinden fazla kullanılması geri dönüşü olmayan çevre sorunlarına yol açabilmektedir. Bu noktada kaynak tüketimindeki eşitsizliklerin anlaşılabilmesi ve insan kaynaklı çevre zararının ölçülebilmesi için devreye ekolojik ayak izi kavramı girmektedir. Gelin, ekolojik ayak iziyle ilgili tüm detayları birlikte inceleyelim.

Ekolojik Ayak İzi Nedir?

İnsanlar hayatta kalabilmek için yemek, içmek, ısınmak ve barınmak gibi temel gereksinimleri karşılamak zorundadır. Bunu yaparken bitki ve hayvan bazlı gıdaları, ormancılık ve kentsel altyapı ürünlerini kullanır. Dünya da tüketilen ekolojik kaynakları var gücüyle yenilemeye çalışır. Bu denge sanayileşen toplumların üretim ve tüketim faaliyetlerindeki artışla değişmiştir. Çünkü sanayileşme doğanın insan talebi karşısında yetersiz kalmasına ve zamanla ekolojik dengenin bozulmasına neden olmuştur.

Bunun sonucunda 1990’lı yıllarda sürdürülebilirlik savunucusu Mathis Wackernagel ve ekolojist William Rees ekolojik ayak izi kavramını gündeme getirmiştir. İnsan kaynaklı doğaya verilen zararı azaltacak, mümkünse tamamen ortadan kaldıracak çözümler için öncelikle ne kadar tükettiğimizin hesaplanması gerekmiştir. Ekolojik ayak izi kullanılan kaynakların yeniden üretilmesi ve atıkların giderilmesi için gerekli coğrafi alan hesaplamada kullanılmıştır.

Ekolojik ayak izi doğal kaynaklara olan talebi ve arzı ölçmekle ilgilenmektedir. Bireylerin veya toplumların tükettiği doğal kaynakları tekrar yerine koymak ve ortaya çıkan atıkları absorbe etmek için ihtiyaç duyulan ekolojik varlıkları ölçmektedir. Hayatın devamlılığını sağlamak, gelecek nesillere yaşanabilir bir gezegen bırakmak için sürdürülebilirlik kavramına vurgu yapmakta ve işe biyolojik kapasiteyi ölçmekle başlamaktadır. Biyolojik kapasite ise kısaca ekolojik ayak izi hesaplanacak coğrafi bölgenin doğal kaynakları üretme gücü olarak tanımlanabilmektedir.

Ekolojik ayak izi; bireyler, topluluklar, ülkeler veya kurumlar için hesaplanabilmektedir. Her birinin çevreye olan etkisini ve ne kadar doğal kaynak tükettiğini ortaya koyan bir ekolojik ayak izi vardır. Gereğinden fazla satın alınan kıyafetler, yarısı çöpe giden yiyecekler ve ülke sınırlarını aşan tüketim alışkanlıkları bireysel ekolojik ayak izinin artmasına neden olan örneklerdendir.

Eğer bir popülasyonun ekolojik ayak izi biyolojik kapasitesini aşarsa biyolojik kapasite açığı oluşmaktadır. Bunu bir örnekle anlatabiliriz: Bir şehirde yaşayan topluluğun ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetler bellidir. Tüm bunlar o şehrin topraklarından ve sularından sağlanmaktadır. Bu şehrin doğal varlıklarına olan talep ekosistemin yenileyebileceği miktarın üzerine çıkarsa biyolojik kapasite açığı oluşmaktadır.

Ekolojik Ayak İzi Neden Önemlidir?

Ekolojik ayak izi sayesinde kullanılan doğal kaynaklar ve mevcut kapasite belirlenerek bunun ne kadar üzerine çıkıldığının ölçümü yapılabilmektedir. Böylece gerekli korunma yöntemleri hayata geçirilebilir. Çünkü ekolojik açığı olan bir bölge, talebini karşılamak için ihtiyaçlarını ithal etmeye başladığında kendi varlıklarını da yok etmeye ve atmosfere karbondioksit salmaya başlamaktadır.

Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF Türkiye) 2022 yılında dünyanın bize sunduğu doğal kaynakların %75 daha fazlasını kullandığımızı açıklamıştır. Yani 1.75 dünyamız var gibi yaşıyor, onu tüketiyor ve kendini yenilemesine de zaman tanımıyoruz. Eğer tüketim alışkanlıkları bu şekilde devam ederse 2030 yılında 2, 2050 yılında ise 2.8 gezegene ihtiyacımız olabilir.

Bu nedenle her yıl gezegenimizin biyolojik kapasitesinin tamamen kullanıldığı Dünya Limit Aşım Günü’nde ekolojik ayak izi farkındalığı artırılmaya çalışılmaktadır. Dünya Limit Aşım Günü dünyanın bir yılda yenileyebileceği kaynak kapasitesinin aşılması durumunu temsil etmektedir. 1971’de 25 Aralık olarak hesaplanan gün, artan kontrolsüz tüketim nedeniyle 2023’te 2 Ağustos olarak ilan edilmiştir. Türkiye’nin ise kaynaklarını dünya ortalamasından neredeyse 40 gün önce tükettiği tespit edilmiştir ve Türkiye Limit Aşım Günü 22 Haziran olarak hesaplanmıştır.

Bu farkındalık çalışmalarının da ortaya koyduğu üzere doğanın kendini yenilemesine izin vermeyen aşırı tüketim alışkanlıkları yakın gelecekte su, enerji ve yiyecek sıkıntıları yaşanmasına neden olabilir. Ayrıca ekolojik ayak izi biyoçeşitlilik kaybının da temel nedenlerinden biridir.

Ekolojik ayak izinin ölçülmesi ve toplumlarda bilinirliğinin yaygınlaşması küresel çapta sürdürülebilirliği de olumlu şekilde etkilemektedir. Bu çerçevede hem insanların hem diğer canlı türlerinin ihtiyaç duyduğu ekolojik alanları oluşturmak ve bu alanların geri döndürülemez şekilde kullanılmaması adına çalışmalar yapmak önemlidir.

Ekolojik Ayak İzi Nasıl Hesaplanır?

Ekolojik ayak izi ve biyolojik kapasite, küresel hektar (kha) cinsiyle ifade edilir ve şu formülle belirlenir:

Ekolojik Ayak İzi (ha) = Tüketim x Üretim Alanı x Nüfus

(ha: Hektar = 10.000 m²)

Hesaplamayı yapabilmek için önce tüketim mallarının kullanım ölçüsü bulunur. Örneğin tüketilen besinlerin kilogram ağırlığı, suyun litresi, enerjinin Joule değeri ve kullanılan ağaçların ton cinsinden ağırlığı belirlenir. Belirtilen tüm gruplar için hesaplamalar ayrı ayrı yapılır.

Ardından belirli bir tüketim miktarının sürdürülebilir şekilde karşılanması için gereken üretim alanı hesaplanır. Bu noktada beş farklı biyolojik üretim alanı hesaplamaya dâhil edilir:

  • Tarım Alanları: İnsan tüketimi için gerekli olan gıda, lif, hayvan yemi, yağ bitkileri, kauçuk gibi ürünlerin üretimi için kullanılan alanlardır.
  • Otlaklar: Et, süt, deri ve yün gibi ürünler için gereken alanlardır.
  • Ormanlar: Kereste, odun gibi orman ürünleri için kullanılan alanlardır.
  • Denizler: Yakalanan deniz ürünleriyle ilgili kullanılan alanlardır.
  • Yapı Alanları: Ulaşım, konut, endüstriyel yapılar da dâhil olmak üzere altyapıyla kaplı alanlardır.

Nüfus ise ekolojik ayak izi hesaplanacak bölgedeki doğal kaynakları tüketen insan sayısını ifade eder.

Ekolojik ayak izi bireyler, topluluklar, şehirler, şirketler, ülkeler ve dünya için ayrı ayrı hesaplanabilmektedir. Örneğin, 2023 yılında dünyada kişi başına düşen ekolojik ayak izi 2.6 kha olarak hesaplanmıştır. Aynı yıl biyolojik kapasiteyse 1.5 kha olarak tespit edilmiştir. Bu durumda 2023 yılında biyolojik kapasite 1.1 kha aşılmıştır. Ayrıca 2022 yılında ekolojik ayak izi en yüksek Katar’da (13.1 kha/kişi), en düşük Ruanda’da (0.55 kha/kişi) hesaplanmıştır. Bu tablo ülkelerin refah düzeyi arttıkça ekolojik ayak izlerinin de arttığını göstermektedir.

Ekolojik Ayak İzi Nasıl Azaltılır?

Sürdürülebilir bir gelecek ve kaynakların verimli kullanılabilmesi için atılması gereken adımlardan bazıları şöyle sıralanabilir:

  • Bilinçli tüketim alışkanlıkları geliştirerek üretiminde daha az kaynak gerektiren ürünlerin tüketimi artırılabilir.
  • Yerel mağaza ve marketlerden yapılan gıda alışverişiyle yiyeceklerin nakliye süreçleri kısaltılabilir. Bu da karbon emisyonunun azaltılmasını destekleyebilir.
  • Sera gazlarının yaklaşık %18’i et üretiminden kaynaklanır. Et tüketimini azaltarak sera gazlarının salınımı azaltılabilir.
  • Geri dönüştürülmüş malzemelerle üretilen ürünler tercih edilebilir.
  • Kaynak kullanımında yenilikçi, doğa dostu ve teknolojik çözümler geliştirilebilir.
  • Döngüsel ekonomi modeli olarak adlandırılan modele geçilebilir. Bu modelde bir ürünün kullanım ömrü, geri dönüşümü ve yeniden kullanımı gibi faktörler dikkate alınır.
  • Atıkları ve çevre kirliliğini azaltarak kaynakların gereğinden fazla kullanılması önlenebilir. Atık oluşumunun önlenmesi için devlet destekli olarak çevresel düzenlemeler ve temiz üretim gibi uygulamalar hayata geçirilebilir.
  • Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı teşvik edilebilir. Böylece hem doğal kaynakların kullanımı hem karbon emisyonları azalabilir. Yenilenebilir enerji sayesinde iklim değişikliğiyle de etkin şekilde mücadele edilebilir.

Tüm bu önlemlerin bireylerden başlayarak topluluklara, kurumlara ve ülkelere yayılması; nihayetinde uluslararası iş birliği mekanizmasına dönüşmesi gerekmektedir. Ülkeler arası bilgi ve deneyim paylaşımı, teknolojinin ortak kullanıma sunulması ve finansal destek gibi unsurlar ekolojik ayak izinin global ölçekte azaltılması için etkili çözümlere ulaşılmasını sağlayabilir.

Kurumsal Sürdürülebilirliğin Bir Ölçüsü Olarak Ekolojik Ayak İzi

Şirketlerin sürdürülebilir projelere katkı sunması giderek daha önemli bir hâle gelmektedir. Örneğin, sermaye piyasaları hızla büyüyen ve gelişmekte olan 7 ülkeyi kapsayan E7 ülkeleri üzerinde bir araştırma yapılmıştır. Buna göre kurumsal kalitenin ekolojik ayak izi üzerindeki etkisi araştırıldı ve ortayaçarpıcı sonuçlar çıkmıştır. Türkiye’nin de dâhil edildiği çalışmada kurumsal kalite arttıkça ekolojik ayak izinin azaldığı görülmüştür.

QuickCarbon olarak kurumlara karbon ayak izlerini ölçümleme ve raporlama çözümleri sunuyor, karbon ayak izi eğitimleri vermekteyiz. Kullanıcı dostu yazılımımızda yer alan çok fonksiyonlu grafiklerle kurumların sürdürülebilir stratejiler geliştirmesini desteklemekteyiz. Siz de hakkımızda bilgi almak ve demo talebinde bulunmak için bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz.